Anayasa Mahkemesi'nin Kamulaştırmasız Elatma ile ilgili verdiği 2010/83 E. 2012/169 K. Sayılı Kararıyla Verdiği İptal Hükmünün Anlamı

aym 1KAMULAŞTIRMASIZ ELATMA DAVALARINI DÜZENLEYEN 5999 VE 6111 SAYILI YASALARLA İLGİLİ ANAYASA MAHKEMESİ’NİN 2010/83 Esas 2012/169 KARAR SAYILI  KARARIYLA VERİDĞİ İPTAL HÜKMÜNÜN ANLAMI

            Kamulaştırmasız el atma hukuksal kavram ilk defa 06.05.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile hukuk dünyamızda kendine yer bulmuş iken yasalarda tanımlanmamıştı. İlk düzenleme 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38’nci maddesiyle yapılmış, kamulaştırmasız el atma davaları için 20 yıllık süre öngörülmüştü.  Ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mülkiyet hakkını düzenleyen Ek-1 protokolüne Türkiye’nin taraf olması, AİHM’in yargısını kabul etmesi karşısında ülkemizden bu maddenin mağduru olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan müracaatlar sonucunda devletin tazminata mahkum edilmesi neticesinde, ülkemizde yargı kararları ve yasal düzenlemelerle bireyin en temel haklarından birisi olan mülkiyet hakkının kutsal ve vazgeçilmez bir hak olduğu, bu hakkın ihlalinin ise korunamayacağı yönünde hükümler getirmiştir.

İlk olarak, Anayasa Mahkemesi Kamulaştırma Kanununun 38’nci maddesinde yer alan 20 yıllık zamanaşımını, “Hukukun genel ilkelerinden birisi de mülkiyet hakkının ZAMANÖTESI niteliği, başka bir anlatımla mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramamasıdır” gerekçesiyle Anayasaya ve AİHS’e aykırı olduğundan iptaline karar vermiştir (Resmi Gazete tarih/sayı: 4.11.2003/25279 Esas Sayısı: 2002/112, Karar Sayısı: 2003/33, Karar Günü: 10.4.2003). Ancak Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının geriye yürümemesi sebebiyle, kararın gerekçesinin Resmi Gazetede yayımlandığı tarih olan 04.11.2003’ten 20 yıl önceki tarih olan 04.11.1983 tarihi mülkiyet hakkı konusunda adeta bir milat olmuştur. Daha sonra yasama organı 30.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5999 sayılı Yasayla 2942 sayılı Kanununa eklediği geçici 6’ncı maddesiyle, 4.11.1983 tarihinden 09.10.1956’ya kadar olan süre içindeki mülkiyet hakkına müdahale niteliğindeki el atmalara yönelik devletin sorumluluğunu getiren düzenlemeyi kabul etmiştir. Bu hüküm, değer biçme yöntemlerinin uygun olmaması, uzun ve yorucu bir prosedür gerektirmesi, öncelikle uzlaşma yolunun uygulanmasının gerekmesi gibi eksik ve yanlış tarafları bulunmasına karşılık, hiç tanınmayan bir hakkın bireylere sunulması sebebiyle her şeye rağmen olumlu bir gelişme olarak nitelenmiştir. Ancak , 6111 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesinin, kamulaştırmasız el atma davalarında 2942 sayılı Kanunun geçici 6’ncı maddesinin uygulanacağına dair hüküm, yani 04.11.1983 tarihinden sonraki dönemlerdeki el atmalar sebebiyle de bu tarihten önceki döneme ilişkin düzenlemelerin uygulanacağı hükmü, temel hak ve hürriyetler açısından bir o kadar geriye gidişi ifade etmiştir.

Her iki yasal düzenleme oldukça tartışmalı hükümler içerdiğinden konu milletvekilleri ve yerel mahkemelerin itiraz yoluyla anayasa Mahkemesi’nin önüne getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi 2010/83 Esas 2012/169 karar sayılı dosyasıyla kamulaştırmasız el atmayı düzenleyen yasa maddelerinin anayasaya aykırılığı iddiasını irdelemiş ve 01.11.2012 tarihinde karara bağlamıştır. Anayasa Mahkemesi 01.11.2012 günlü kararında;

1- 18.6.2010 günlü, 5999 sayılı Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesiyle, 4.11.1983 günlü, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na eklenen Geçici Madde 6’nın: Altıncı fıkrasının; a- Birinci cümlesinde yer alan “…sadece…” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

2- 13.2.2011 günlü, 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,

3- 6111 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu maddeye ilişkin İPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMİ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE karar vermiştir. Yine aynı kararda 2942 sayılı yasanın geçici 6. maddesindeki “…taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak…” “…üç ay içerisinde…” gibi ibarelerin ve kalan bölümlerin Anayasa’ya aykırı olmadığına” karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı 22.02.2013 günlü 28567 numaralı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Kararın Yürürlüğü AYM kararı ile resmi Gazetede yayımından 6 ay sonra yani 22.08.2013 günü başlayacaktır. AYM, yasakoyucuya yasal boşluğu düzenlemek için 6 ay süre tanımıştır.

Şimdi asıl soru şu; 5999/1 Sayılı yasa ile getirilen geçici 6. maddedeki sadece sözcüğünün iptalini nasıl anlamak ve yorumlamak gerekir.

A) Öncelikle belirtmek gerekir ki, 2942 sayılı yasanın geçici 6. maddesindeki “ sadece” sözcüğü AYM kararı ile iptal edilmiştir. Yasa hükmü ile 09/10/1956 ila 04/11/1983 tarihleri arasında taşınmazına kamulaştırmasız el atılan kişiye ilgili idareden tazminat talebinde bulunması için dava açmadan önce uzlaşma yoluna gitmesi şart koşmuştur. İdare ve malik arasında uzlaşma sağlanamadığı takdirde, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği veya ikinci fıkradaki sürenin uzlaşmaya davet olmaksızın sona erdiği tarihten itibaren malikin üç ay içerisinde sadece tazminat davası açma hakkı verilmişti. İşte Anayasa Mahkemesi (AYM)  malikin dava hakkını sınırlayan “sadece” sözcüğünü iptal etmiştir. Yasa koyucu uzlaşamama halinde açılacak davayı “sadece tazminat” ile sınırlı tutmuş,  uyuşmazlığın durumuna göre farklı davaların açılamaması hak arama özgürlüğünü engellemişti ve malikin her türlü dava hakkının engellenmesi hakkın özünü zedeleyen bir durumdur. Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıştır. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Maddi hukukta herhangi bir değişiklik yapmaksızın maddi hukukun ihlalinden kaynaklanan uyuşmazlıkların dava konusu yapılmasını yasaklayan kural, hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırıcı niteliktedir. Taşınmazına kamulaştırmasız el atılan malikin sadece tazminat davası açabileceğini düzenleyen kural, malikin el atmanın önlenmesi ve ecri misil davası gibi mülkiyet hakkından kaynaklanan davaları açmasını yasaklamakta, böylece hak arama özgürlüğünü bu davalar yönünden ortadan kaldırmaktadır. Açıklanan nedenlerle malikin sadece tazminat davası açabileceğini öngören kural, Anayasa’nın 36. maddesine aykırı olduğundan iptal edilmiştir. AYM İPTAL HÜKMÜNE GÖRE 09.10.1956-104.11.983 TARİHLERİ ARASINDA TAŞINMAZINA KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN VATANDAŞ, SADECE TAZMİNAT BEDELİ DAVASI DEĞİL ECRİMİSİL, EL ATMANIN ÖNLENMESİ GİBİ DAVALARI DA ARTIK AÇABİLECEKTİR.

 B) Anayasa Mahkemesi;  13.2.2011 günlü, 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE karar vermiştir. Peki iptal kararının bu hükmünü nasıl yorumlamak gerekir.

Öncelikle belirtelim ki yasanın bir kısmı değil tamamı iptal edilmiştir. İptal edilen yasa hükmü, 2942 sayılı Kanun’un Geçici 6. maddesinin 4.11.1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el atma işlemlerine ilişkin olarak 6111 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren onbeş yıl süreyle uygulanmasını öngörmektedir. Buna göre  6111 sayılı Kanun, 25.2.2011 tarih ve 27846 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Geçmişe yönelik bazı mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla çıkarılan ve istisnai nitelik taşıyan Geçici 6. maddedeki malik aleyhine hükümlerin geleceğe yönelik olarak uygulanması halinde kamulaştırma için Anayasa ve Kanun’da öngörülen bütün güvenceler etkisiz kalabilecektir. Kuralla, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 15 yıl boyunca yani 2026 yılına kadar idarelerin özel mülkiyete kamulaştırmasız el atma yoluyla müdahalesine yol açılmaktadır. Böylece idareler kamulaştırma yapmak yerine, hukuka aykırı olarak el atmak suretiyle taşınmazları elde edebileceklerdir. Böyle bir durumda devletin hukuka bağlılığı ilkesi zedeleneceği gibi bireyler açısından hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik de ortadan kalkacaktır. Bir hukuk devletinde kanunların hukuka aykırı uygulamaları teşvik etmesi kabul edilemezdi. Bu gerekçelerle yasa hükmü Anayasa’nın 2., 35. ve 46. maddelerine aykırı görülerek iptal edilmiştir.

Bu iptal hükmü ile 04.11.1983 tarihi sonrasında kamulaştırmasız el atılan taşınmazlarla ilgili davadan önce uzlaşma prosedürü izlenmesi zorunluluğu, uzlaşma süreci,uzlaşma olmazsa 3 aylık sürede dava açılması zorunluluğu, bu madde uyarınca ödenecek kamulaştırmasız el atma bedelinin tahsili sebebiyle idarelerin mal, hak ve alacaklarının haczedilemeyeceği vs. gibi sınırlamalar kaldırılmıştır. Böylece kamulaştırmasız el atma mağdurları haklarına ulaşmadaki bir engel AYM kararı ile kaldırılmıştır.

Şunu belirtmek gerekir ki; Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, gerek 1983 öncesi gerekse sonrasında kamulaştırmasız el atılan taşınmazın malikinin idareyle uzlaşma talebinde bulunmaksızın direk dava açmasını, malikte uzlaşma iradesinin olmaması olarak algılayıp kimsenin uzlaşmaya zorlanamayacağına karar vermiştir. T.C. Yargıtay 5.Hukuk Dairesi Esas:  2011/14674 Karar: 2012/2045 Karar Tarihi: 14.02.2012 tarihli kararında “Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, dava şartı gerçekleşmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 5999 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 6. maddesindeki hükümlerin 6111 Sayılı Kanunun Geçici 2. maddesi uyarınca 04.11.1983 tarihinden sonraki kamulaştırmasız el koyma işlemlerinde de uygulanacağı kabul edilmiştir.  5999 Sayılı Kanunla eklenen Geçici 6. maddesinin 1. fıkrasında ise <taşınmazlara malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle malik tarafından ilgili idareden tazminat talebinde bulunulması halinde öncelikle uzlaşma yoluna gidilmesi esastır.> hükmü getirilmiştir. Ancak; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 16.05.1956 gün ve 1956/1-6 sayılı kararı uyarınca; idarece taşınmazına kamulaştırmasız el atılması halinde malik, müdahalenin önlenmesi talebinde bulunabileceği gibi bu fiili duruma razı olması halinde el konulan yerin bedelini isteyebilir. Bu hüküm uyarınca taşınmazına el konulan malik her zaman mahkemeye müracaat ederek tazminat davası açabilir. 5999 Sayılı Kanunla getirilen uzlaşmaya gidilmesi hali, kişinin dava açma hakkını ortadan kaldırmaz.  Kanunda, uzlaşmanın önerilmesinin amacı kişinin mahkemeye müracaat hakkını ortadan kaldırmak değil, malikin idareye başvurması halinde uzlaşma yolunun denenmesidir. İdare uzlaşma talebinde bulunan malik ile uzlaşma görüşmelerine başlamakla yükümlüdür. Malikin idareye başvurmadan doğrudan doğruya dava açması, hukukun temel prensiplerinden biri olan hak arama özgürlüğüne ilişkindir. Diğer bir deyişle; 5999 Sayılı Kanunla getirilen Geçici 6. maddenin 1. fıkrasındaki uzlaşma için idareye başvurma; dava şartı olmadığı gibi, taşınmaz maliki dava açmakla uzlaşmak istemediği yönündeki iradesini ortaya koymuştur. Bu itibarla işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden, yazılı gerekçelerle red kararı verilmesi, Doğru görülmemiştir.” Diyerek uzlaşma görüşmelerinin bir dava şartı olmadığına karar verilmiştir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, birnevi ve haklı olarak Anayasa Mahkemesi’nin yerine geçerek yasa maddesindeki uzlaşma şartını dava şartı olarak kabul etmeyerek isabetli bir karar vermiştir. Gönül isterdi ki Anayasa Mahkemesi, uzlaşmanın dava şartı olamayacağına karar vermiş olsaydı.

SONUÇ          : Devletin vatandaşın mülküne haksız fiil ile elatarak sahiplenmesi nedeniyle vatandaşta oluşan mağduriyete 5999 ve 6111 sayılı yasalarla getirilen düzenleme ile bir mağduriyet daha eklenmişti. Anayasa Mahkemesi kararı ile kamulaştırmasız el atmalardan dolayı mağdur olan vatandaşın dava hakkının kısıtlanmasının önüne geçilmiş ve yine mahkeme kararı ile hükmedilen tazminata kavuşmasının önündeki haciz engeli (maalesef 04.11.1983 sonrası elatmalarla sınırlı olarak) Anayasa Mahkemesi kararı ile aşılmıştır.  Saygılarımla 03.04.2013

Av. Tevrat DURAN

telefon 20533 631 16 42 nolu telefondan hafta içi 09:00 -18:00 arası arayabilirsiniz.

Not: Bu çalışma kaynak gösterilerek kullanılabilir. Aksi halde hukuki ve cezai sorunla karşılaşabilirsiniz.

Tavsiye Edilen Yazılar

3 Yorumlar

  1. bilgileriniz için teşekkür ederim.
    sivas ili kangal ilçesinde belediye iki ayrı mahallede kamulaştırma yapmadan
    yeni mahalledeki araziye rızamız dışında, 1999-2002 tarihleri arasında içme suyu hattı koymuş olup itiraz ederek arazim için teklif veya öneri sunmasını talep ettiğim halde belediye öneri sunmadı.
    sularbaşı mahallesindeki arazim 1983 tarihinde hayvan pazarı olarak istimlak edildi. ancak bugüne kadar parası ödenmedi. ve kamulaştırma amacının dışında hayvan pazarı kurulmadı belediye araç garajı yaptı. 2014 tarihinde de şeker işletmelerine protokolla devredildi.
    bu durumlarda ne yapabilirim.

    • Tebligat,uzlaşma başvurusu vs gibi konuların tespiti ve izlenecek yol sonunda da dava açılması için avukat desteği almalısınız.


Bir Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir